top of page

Abie Nathan

29 Temmuz1967. İsrail ve Arap ülkeleri arasındaki "Altı Gün Savaşı" henüz bitmiştir ki kendisine barış pilotu adını veren Telavivli bir restoran sahibi kendi uçağıyla Mısır’ın Port Sait  kentine iner. Amacı Nasır ile görüşmek ve bir barış dilekçesini imzalamasını sağlamaktır.  Ancak isteği reddedilir, sınır dışı edilir ve İsrail’da tutuklanır. Ama yolundan dönmez. Eski savaş pilotu Abie Nathan’dır bu tehlikeli eylemi gerçekleştiren. Nathan yıllarını reddedildiği liderlere ulaşmaya çalışarak ya da ciddiye alındığı liderler/aydınlarla görüşerek barış düşüncesini yaymaya, savaştan, depremden, yoksulluktan kavrulan halklara yardım etmeye çalışarak geçirdi. 1973 yılında korsan radyo Voice of Peace (Barış’ın Sesi) Akdeniz sularına indirildiğinde Abie Nathan mutlu olmuştu olmasına ama asla vazgeçmedi. İsrail’in işgal politikalarına karşı açlık grevi, savaşı yücelten çocuk oyuncaklarının imhası gibi eylemlere imza attı. Seksenli yılların başında FKÖ ile görüşmeye başladı. Ancak İsrail yurttaşlarına birey olarak ‘terörist organizasyonla’ ilişkiye geçme yasağı koyduğu için  1991’de Arafat ile görüşmesinin ardından onsekiz ay hapis cezasına mahkum edildi. Altı ayın ardından afla çıktı. Voice of Peace 1993 yılında FKÖ - İsrail görüşmeleri başlayınca yayınına son verdı. Ama Nathan Afrika’da insani yardımlarına devam etti. 2008 yılında ise Telaviv’de bir huzur evinde öldü. Mezar taşında İbranice “Nissiti”; yani “Denedim” yazmaktadır. Nathan  20. Yüzyılın en idealist, en çok vefayı  hak eden figürlerinden biridir. Onun 1993 yılında rıhtımda tek başına  Voice of Peace’in yayın istasyonu  MV Peace’in; yani “Barış Gemisi’nin” batırılışını izlemesi insanlık tarihinin en hüzünlü anlarından birisidir. 

 

Beyazbina

1970’li yılların başına kadar Antalya kenti sınırı  Şarampol’ün biraz ilerisinde,  kireçle boyalı Karayollarına ait ‘Beyazbina’ adı verilen yerde biterdi. Şehir içi otobüsleri ve dolmuşlar, ‘Beyazbina’ya kadar gelir ve tekrar geri dönerlerdi. 

 

Cafe Sibylle

Mine Abla’nın ilk Doğu Berlin’e gidişinde oturup kahve içtiği kafe. Cafe Sibbyle tarihi ve kaderiyle şehrin tarihini ve kaderini yansıtan mekanlardan birisidir. Cafe 1953 yılında Doğu Berlin’in, Sovyerler Birliği kent mimarisi model alınarak inşaa edilen görkemli bir bulvar üzerinde  pastane olarak olarak açıldı ve adı Milchtrinkhalle‘ydi - sütlü ürünler salonu - Kisa bir süre sonra ise adı Milchbar olarak değişti. İlk açıldığı zaman  bulunduğu caddenin adı Stalin Bulvarı’ydı. Ancak bulvarın adı 1961 yılında bir gecede Karl-Marx Bulvarı, kafenin adı ise Cafe Sibbylle olarak değiştirildi. Sibbyle DDR’de basılan ünlü bir kadın dergisiydi.  Cafe,  Berlin Duvarının yıkılmasının ardından kapandı, 2000 yılında tekrar açıldı ve 2018 yılında yine tam tekrar kapanmak üzereyken bir yatırımcı tarafından kurtarıldı. Bugün hayatını üzerinde bulunduğu bulvarın ve kendisinin tarihini anlatan bir sergiyle birlikte sürdürüyor. Sarı, neon ışıklı tabelası ise koruma altında. 

Einstein’ın

tren Deneyi

ve Işık Saati:

Filiz’in kendi hayatının akışını başkalarının hayatıyla kıyaslarken düşündüğü “Einstein’ın Tren Deneyi”,  bir düşünce deneydir ve Einstein’ın 1905 yılında güzel bir Mayıs sabahı berraklaşsan öngörülerine dayanır. Burada belirtmek gerekir ki Einstein öncelikle matematiksel değil görsel olarak düşünürdü. Deney kabaca bir olayın farklı noktalardaki  gözlemcilere göre farklı algılanabileceği ve iki gözlemcinin de algısının doğru olduğunu gösterir. Diyelim ki Filiz peronda bekliyor ve ortası tam önünden geçen trenin iki ucuna aynı anda iki yıldırım düşüyor. Bu durumda  her iki yıldırımın ışığı da  Filiz’in gözüne aynı anda ulaşır ve Filiz yıldırımların her iki uca da aynı anda çarptığını algılar. 

Bu esnada Muharrem tam trenin ortasında durmaktadır. Onun perspektifinden de iki yıldırımın ışığının aynı anda görünmesi gerekir. Ama tren hareket etmektedir ve trenin arka kısmına çarpan Yıldırım’ın ışığının daha fazla yol katetmesi gerekir. Böylece Muharrem yıldırımların trenin iki ucuna aynı anda çarpmadığını söyleyecektir. 

Bu iki ifadenin ikisi de doğrudur. Yani Einstein eşanlılığın göreli olduğunu anlamıştır. Bunun sonucu ise zamanın akış hızının farklı olmasıdır. Zaman genleşmektedir. 

 

Bu sonucun reel bir deney olarak kanıtlanabilmesi ise fizikçi Hafele ve astronom Keating’e kısmet olur, 1971 yılının bir Ekim sabahında ikisi önceden senkronize edilmiş ve zamanı en küçük birimlerine kadar ölçebilen üç atomik saatten iki çiftini bir yolcu uçağına yerleştirip önce batı yönünde, sonra da doğu yönünde olmak üzere dünyanın çevresini iki kere dolaşırlar. İniş yaptıklarında saatleri, yerde kalan diğer saat çiftiyle  karşılaştırırlar. Gerçekten de uçan saatlerin her iki çifti de yerde bıraktıkları saatten farklı bir saati gösterirler. Dünya doğuya doğru döndüğü için, Doğu yönünden dünyayı dolaşan saatler, yere göre hız kazandıklarından yer saatinden geri kalırlar. Dünyayı Batı yönünden dolaşan saatler ise yer dünyanın dönüş eksenine karşı hız kaybettikleri için ileri giderler. 

 

Filiz bunları elinde yine bir düşünce deneyi olan ışık saati ile yorumlamaktadır. 

bottom of page